Şişli /İstanbul

Kadına ait Kısırlık Nedenleri ve Tedavisi

Yumurtlama bozuklukları

Yumurtlama bozukluklarını 3 grupta inceleyebiliriz..

Kadınlarda en sık rastlanan ve yumurtlama bozukluğu ile seyreden tablo polikistik over sendromudur. Nedeni tam olarak bilinmez. Yumurtalıklarda gelişmeye başlamış ama gelişme potansiyelini tamamlayamamış preantral folikül dediğimiz yapıların çevresel dizilimi ve aşırı erkeklik hormonu salgılayan stroma adı verilen tabakanın kalınlaşması ile karakterizedir.

Polikistik over sendromunun, kız çocuğunun anne karnında olduğu dönemden itibaren beyindeki hormonların birtakım faktörler nedeni ile yanlış programlanması sonucunda ortaya çıkabileceği söylenirken, yanlış beslenme, aşırı kilo alma gibi problemlerinde hastalığı tetikleyebileceği ifade edilmiştir. Ancak hastalık tipik olarak genç kızlarda ve genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Polikistik over sendromlu kızlar genellikle şişmandır, tüylenme ve saçlarda dökülme ve sivilceleşme söz konusudur. Menopoza kadar düzelmeyen bir hastalıktır. Hastalığı ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi yoktur. Tedavi belirtilere yöneliktir Hastanın tedavisindeki en önemli ve birinci basamak kilonun kontrol altına alınması ve kilo verdirilmesidir. Polikistik over sendromlu kadınlar biraz daha zor kilo verirler.

Bir hormon bozukluğunun neden olduğu kilo alımı söz konusu ise diyetlerin buna yönelik olarak programlaması gerekir. Özellikle kadınlarda polikistik over sendromu aşırı kilo alımı ile ilgili olduğu için, spesifik olarak araştırılması ve buna yönelik olarak bir takım tedavilerin uygulanması önemlidir

Polikistik over sendromunun bulgularından biri de cilt değişlikleridir. Yani saç dökülmesi, yağlanma, sivilcelenme gibi şikayetlerdir. Bu cilt değişikliklerinin tedavisinde anti-adrojenler (erkeklik hormonlarını baskılayan ilaçlar) kullanılması gerekir. Polikistik over sendromunun diğer bir bulgusu ise yumurtlamanın seyrek veya hiç olmamasına bağlı adet düzensizliği ve gebe kalmanın engellenmesidir. Henüz evlenmemiş veya çocuk sahibi olmak istemeyen kadınlarda bu adetler doğum kontrol hapları ile düzenlenebilir. Ancak çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda, yumurtlamayı uyarıcı ilaçların kullanılması gerekir.

Polikistik over sendromlu kadınlar uzun vadede birkaç yönden risk altındadırlar. Bunlardan bir tanesi kan yağlarının yüksek olmasına bağlı olarak bu kadınlarda ilerleyen yaşlarda koroner damar hastalıklarına yakalanma riskinin normal populasyona göre çok daha yüksek olmasıdır. Ayrıca polikistik over sendromlu kadınlarda memede ve rahim içi tabakasında kanser oluşumu daha fazla görülmektedir. Ayrıca gebe kaldıklarında yüksek tansiyon ve gebelikteki gizli şekerin ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir. Polikistik over sendromlu kadınlarda aynı zamanda menopozdan sonraki dönemlerde şeker hastası olma riski daha yüksektir. Dolayısıyla hastalığın uzun vadeli etkilerinin de göz önüne alınması önemlidir. Bütün bu uzun vadeli riskler kilonun kontrol altına alınması, kilo kaybı ve doğru beslenme ile en aza indirgenebilir.

Yumurtlama bozukluğuna yol açan ikinci neden hipogonadtropik hipogonadism adı verilen ve beyinden salgılanıp yumurtalıkları idare eden hormonların yetersiz olmasından kaynaklanan bir durumdur. Tedavisinde beyinden salgılanan hormonların enjeksiyonlar ile yerine konması gerekir. Bu kadınlarda tedavi öncesinde bir beyin MRı çekilmesi ve prolaktin ölçümleri yapılması gereklidir Bir diğer grup yumurtlama bozukluğu hipergonadotropik hipogonadism olarak adlandırılan ve yumurtalık içindeki yumurtaların erken tükenmesine bağlı olan durumdur. Halk arasında erken menopoz olarak da bilinir. Çocuk sahibi olabilmek için bilinen bir tedavisi yoktur. Ancak yumurta bağışı ile gebe kalınabilir.

Endometriosis: Rahim içini döşeyen endometrial hücrelerin rahim dışında yerleşerek üremesidir. Genellikle 35 yaşın üzerindeki kadınlarda görülür. Nedeni tam olarak belli değildir. En fazla rağbet gören teori retrograd menstruasyon teorisidir. Kadınlarda adet kanaması rahim iç tabakasını döşeyen hücrelerin dökülmesi ile olur. Bu hücrelerin bir kısmı da geriye doğru giderek tüplerden karın boşluğuna dökülür. Genelde bu hücreler vücudun defans mekanizmaları tarafından yok edilir. Ancak bazı kadınlarda bu mekanizmalar iyi çalışmaz ve endometrial hücreler karın zarı üzerine yerleşerek üremeye başlarlar. Endometriosis hastalığı en çok karın zarını ve yumurtalıkları tutar. Bunun dışında rahim ve kalın barsağın son bölümü olan rektum arasına yerleşerek rektovajinal septum endometriosisini oluşturur. Hastalık genelde ilerleyici bir karakter gösterir ve yaygınlığı ancak laparoskopi ile anlaşılır. Bulguları ağrı, kitle ve kısırlıktır.

Yumurtalık içindeki endometriosis kistlerine endometrioma adı verilir. Endometriomalar kısırlık ile beraber olduğunda laparsokopik olarak alınmaları gerekir. Laparoskopik endometrioma alınmasını takiben ilk 6 ay içinde kadınların yarısının gebe kalması beklenir. Gebe kalamayanlarda ise kadının yaşına bakılarak bir 6 aylık bekleme daha önerilebilir. Yaşın 35'in üzerinde olduğu durumlarda ise çok zaman kaybetmeden tüp bebeğe yönlendirilmelidir. Bazı durumlarda ise ileri derecede anatomi bozulmuş olabilir ve buna bağlı kendiliğinden gebelik şansı verilemez. Endometriosisin ileri derecede yaygın olduğu ve tüp ve yumurtalık ilişkisini bozduğu durumlarda zaman geçirmeden tüp bebek yapmak en uygunudur.

Peritoneal endometriosis diye tabir edilen ve karın zarı üzerindeki endometriosis odaklarının ise tedavisinde laparoskopi ile koterizasyon veya lazer vaporizasyonu işlemleri uygulanabilir. Her iki tekniğin sonuçlar açısından farkı yoktur. Rektovajinal septum endometriosisinde genellikle bu bölgeye yerleşmiş bir nodül bulunur. Ağrılı adet görme, ağrılı ilişki ve ağrılı dışarı çıkma en sık rastlanılan belirtilerdir. Laparoskopi ile nodülün alınması gerekir. Bu ameliyat yüksek teknik deneyim gerektiren ve oldukça zor bir işlemdir. Endometriosis tekrarlayabilen bir hastalıktır. Olguların yarısında cerrahi işlemi takiben hastalık tekrarlayabilir.

Tüp Tıkanıklıkları

Tüpler genellikle enfeksiyonlara bağlı olarak tıkanır. Bu enfeksiyonların neredeyse tamamı ise cinsel yolla bulaşan mikroplar ile olur. Bu mikroplardan en önemlileri gonore (bel soğukluğu) ve klamidyadır. Türkiye de diğer bir önemli etken ise tüberkülozdur (verem hastalığı). Tüberküloz mikrobu solunum yolu ile alındıktan sonra akciğerlere yerleşir ve buradan kan yolu ile tüplere gelerek tüpleri tahrip eder. Bunların dışında geçirilmiş cerrahi müdahaleler (myom veya kist alınması veya endometriosis cerrahisi) sonucunda da tüpler tıkanabilir veya tüp-yumurtalık ilişkisi bozulabilir. Çocuk sahibi olan kadınların aile planlaması yöntemi olarak tüp bağlanmasını seçtiği durumlarda da tüpler tıkalıdır. Tüplerin tıkalı olduğu genlikle HSG adı verilen bir rahim-tüp filmi ile anlaşılır. Tüplerin tıkalı olduğu anlaşıldıktan sonra tıkanıklık rahime bitişik bölgede ise doğrudan tüp bebek yapılması en uygunudur. Mikro cerrahi ile tüpler açılabilse bile bu işlem daha zahmetli olup deneyimli cerrah gerektirir. Tüpler eğer yumurtalığa yakın olan uçlarından tıkalı ise (hidrosalpinks) laparoskopi yapılması gerekir. Laparoskopide tüpler açılmalı açılamıyorsa da alınmalıdır. Hidrosalpinks şeklinde tıkalı tüplerin mevcudiyeti tüp bebek başarısını azaltmaktadır. Bazı çalışmalarda hidrosalpinksi olan kadınlarda tüp bebek ile gebelik oranları yarı yarıya daha az bulunmuştur.

Diğer kısırlık nedenleri ve tedavisi

Yukarıda sayılan durumların dışında kısırlık ile ilişkilendirilen ancak kesin olarak kısırlık nedeni sayılmayan hastalıklar vardır. Bunlardan en önemlileri rahimin doğuştan olan anormallikleri ve miyomlardır.

Rahim Filmi